BU HADİSLERLE İLGİLİ
YAPILAN BAĞZI ŞERH’LER:
Resimlerin haramlığını zikrettikten sonra İmam Nevevi
(Allah O’na rahmet etsin)şöyle diyor:
‘’…Ve bu konunun tamamında gölgesi olanla gölgesiz olanın
arasında hiçbir fark da yoktur.
Meshebimizin bu meseledeki özü budur: Sahabe, Tabiin ve
onlardan sonraki alimlerin çoğunluğu da bu görüş doğrultusunda söylemişlerdir.
O görüş Sevri’nin, malik’in, Ebu Hanife’nin ve diğerlerinin yoludur. Selef ten
bazıları demişlerdir ki, ancak gölgesi olan nehy olunmuştur, gölgesi olmayan
resimler için herhangi bir sakınca yoktur. Bu görüş yanlış bir meshep tir.
Çünkü bütün resimler hakkında mutlak olarak gelen hadislerin yanı sıra Allah
Rasulu’nun, Sallallahu aleyhi ve sellem, perdedeki resimleri reddetmesi, bunların
da mezmun (haram kılınmış) olduğunda hiç kimse şüphe etmez. O perdedeki
resimlerin gölgeleri yoktur.’’
(sahihu Müslim Şerhi. İmam Nevevi, 14/81)
ez-Zührî şöyle diyor: ‘’Resimdeki yasak umumidir.
Üzerinde resim bulunan bir şeyi kullanmak ve içinde resim bulunan eve girmekte
öyledir. Bu resmin, elbise üzerine basılmış(Rakam, nakış ve resim) olmasıyla
olmaması birdir. Bu resmin duvarda olması veya elbise üzerinde olması ya da
çiğnenen, basılan bir yaygı veya çiğnenmeyen bir yaygı üzerinde olması da fark
etmez. Bu umumi nehiy hadislerin zahirleriyle amelden elde edilmiştir.
Özellikle müslim’in zikrettiği ‘’En-Nemruka’’ (Üzerine dayanılan yastık) hadisi
bu umumu nehye delâlet etmektedir. Bu görüş kuvvetlidir.’’ ( Sahihu Muslim
Şerhi. İmam Nevevi,14/82)
Hafız İbn-i Hacer el-Askalani, yukarıda zikri geçen İmam
Nevevi’nin özetlediği sözlerini zikrettikten sonra diyorki:
‘’ Ahmet b. Hambelin
tahriç ettiği Ali Radiyallahu anh’den
gelen hadis; Gölgesi olanı da gölgesi olmayanı da, umumen hepsini
kapsadığı görüşünü kuvvetlendirmektedir. Bu hadiste Allah Rasulu Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır: ‘’Hangi biriniz Medine’ye gidip, orada hiçbir put bırakmadan hepsini
kıracak ve hiçbir resim bırakmadan onları yok edecek?’’ bu hadiste;
‘’ Kim bundan herhangi bir şey yapmaya tekrar dönerse o kişi Muhammed’e
indirileni inkar etmiştir’’ ibaresi de vardır. (Fethu-l Bari, 12/507 el-Babi-l Halebî
baskısı)
Ve
Hafız İbn-i Hacer, Aişe hadisi üzerine konuşma esnasında diyor ki: ‘’ Muhakkak ki bu resimleri yapanlar Kıyamet günü azap
olunacaklardır’’ Devamla diyor ki: ‘’ Buradan anlaşılır ki; Resmin
haramlığında, o resmin gölgeli veya gölgesiz olması, yağlı boya veya nakışlı
olması, yontma veya dokunmuş olması arasında hiçbir fark yoktur… ‘’
(Fethu’l-Bari, 13/513 82)
Bu asırda bazı Âlimler
(!) tasvirin (fotoğrafın) caizliği görüşündedirler. Bu görüşleri
konusunda hiçbir delil yoktur. Bilakis deliller fotoğrafın haramlığını, te’kit etmektedir(kuvvetlendirmektedir).
Çünkü Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyuruyor:
‘’İçerisinde resim bulunan eve
melekler girmez.’’ Burada
resmi mutlak olarak zikretmiştir. Resmin muayyen bir çeşidiyle
tahsislememiştir.
Cihazla Elde Edilen Suretlerin Durumu:
Şeyh Mustafa
el-Hamami’nin fotoğraf olan resimlerin mübahlığını, söyleyenlere karşı söylediği sözü çok
beğendim:
‘’Muhakkak,
elle yapılan resimler menedilmiştir. Bu bana göre tıpkı yırtıcı aslanı salıp da
öldürdüğünü öldüren veya elektrik düğmesini açıp da kendisine dokunan herkesi
yok eden ya da yemeğe zehir koyup da ondan yiyen herkesi helak eden kimseye
benzemektedir. Çünkü kendisine öldürmek ithamı tevcih edildiğinde: ’’Ben
öldürmedim. Zehir, aslan ve elektrik öldürdü.’’ Arkasından delil olarak da şu
sözünü sıralar: ‘’Öldürmek ancak el ile olandır. Ben ise elimi asla bu ölülere uzatmadım.
Peki, onları öldürmek nasıl olurda bana
nispet edilir?’’
Böyle diyene şu şekilde söylenir: ‘’Şüphesiz
ölüm, öldürme, vasıtalarından, herhangi biriyle ruhun çıkartılmasıdır.
Zehir, elektrik ve yırtıcı hayvanda öldürme
vesilelerindendir. Buna göre, kim, bu vesileleri kullanırsa o kişi öldürme suçunu
işlemiştir. İsterse elini hiç uzatmamış olsun. İşte resimde böyledir. Resimden murad, sureti icad etmektir. Bütün
bela resimdedir…’’
Cihazla,
çekilen resmin günahının elle yapılandan kat, kat fazla olduğunu da
söyleyebilirsin. Hatta cihazın bir anda çektiği resmi ressam eliyle ancak
senelerce uğraşarak yapar.
Azap, ise ne kadar resim meydana geldiğine göredir.
Buradan da kesinlikle anlarsın ki, bir resmi yapmak büyük bir masiyettir.
Buna ikinci resim de eklenirse masiyet de
ikinci defa olur. Böylece resim her çoğalışında o resmi yapanın günahı da hep
çoğalmaktadır. Ve sen biliyorsun ki, azap da günah miktarıncadır. Buna göre
resim çoğaldıkça azap da çoğalır, şiddetlenir ve uzar.’’ (el-İ’lâm, Helal ve
Haram kitabının tenkidi. Şeyh Salih bin Fevzan, sayfa40.)
Ebu Said el-Yarbuzî elle veya cihaz ile
elde edilen her türlü canlı suretinin haram olduğunu, islama davet veya ders
amaçlı video çekimlerinin zaruret ya da maslahat değerlendirilemeyeceğini
birkaç defa açıklamış. Bediuddin şah
rahimehullah’ın da bu görüşte olduğunu nakletmiştir.
Hangi Suretlere Ruhsat Vardır?
Bütün
tafsilatı geçenlerin dışında olarak, kendisinde gerçekten faide bulunan ve
zaruret bulunan tasvirlerin caizliği müstesna olmuştur.
Şeyh
Nasuruddin el-Albânî şöyle diyor:
‘’… Sözleri
bitirmenden önce, şuna dikkat çekmeyi de ihmal etmemeliyim:
Muhakkak biz
her türlü resmin haramlığı görüşündeyiz. Bunda da kesin azim halindeyiz. Fakat bununla beraber kendisinde mutlak bir
faide olan ve herhangi bir zarara yakın olmayan bir resimde de bir mani yoktur.
Bu faide de aslı mubah olan bir yol ile olmalıdır. Tıpta, coğrafyada kendisinde
ihtiyaç duyulan resim, suçluların yakalanmasına yardımcı olan resimler,
suçlulardan korunmak için onların tanınmasını sağlayan resimler ve bunun
gibilerine ruhsat vardır. Hatta bazen olur ki o resimlerden bazısını yapmak
vacip olur. Bu konuda delil olarak iki tane hadis-i şerif vardır.
İlki: Aişe radıyallahu anha’dan: ‘’ Ben oyuncak bebekle oynardım, Allah Rasûlü de benim kız
arkadaşlarımı benimle oynamam için bana getirirdi.’’ (Buhari 10/433,
Müslim, 7/135 ve
Ahmet İbn-i Hanbel,6/166, 233,
234’de tahriç etmişlerdir.
Lafız ise Ahmet ibn-i Hanbel’e aittir. İbn-i Sad ise
8/66’da bu rivayeti tahriç etmiştir.)
Ve yine O’ndan gelen bir rivayette de:
Kendisinin
oyuncak bebekleri olduğu ve Allah Rasûlü geldiğinde onları elbiseyle örttüğü vardır.
Ebu Avane
diyor ki, örtmesinin sebebi, oyuncak bebeklerden menolunmasın diyedir.
Bu hadisten çocuk oyuncakları edinmenin
cevazına delil olunur. Kız çocuklarının
bu oyuncaklarla oynaması içindir.
Bu, resim edinmenin genelde nehyedilmesinden
hususileştirilerek cevaz verilmiştir. Kadı İyad da, buna hüküm vermiş ve
cumhurdan da böyle nakletmiştir. Buna göre, cumhur; kız çocuklarının eğitimi,
terbiyesi, küçükten ev işlerine alıştırılmaları ve evlatlarını terbiyeye
hazırlıkları için oyuncak bebeklerin alış verişine cevaz vermişlerdir.’’
Derim ki, Aişe radıyallahu anha’nın oyanadığı
oyuncakların suretlerinin belirsiz olduğu rivayetlerden anlaşılmaktadır. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem bu, oyuncakların ne olduğunu sormuş, Aişe radıyallahu anha da
‘’kanatlı at’’ olduğunu söylemiştir. Buna göre yüzü, gözleri vs. belli olmayan
oyuncaklara ruhsat verilmiştir. Nitekim Şeyh Elbani’nin es-Sahiha’da tahric ettiği ve aslı Ebu Bekr İbnu’l Arabi’nin el-Mu’cem’inde bulunan hadiste:’’Suret baştır. Baş kısmı yok
edilirse suret kalmaz’’ buyrulmuştur.
İkincisi: Rubeyyi binti Muavviz’den.
Dediki: Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem aşura yemeğini Medine ‘nin köylerine
gönderdi(Medine’nin etrafındaki köyler). Ve
‘’ Kim oruçsuz olarak sabahladıysa
geri kalan gününü de oruçsuz olarak tamamlasın, kimde oruçlu olarak
sabahladıysa o da orucuna devam etsin’’
Biz sonrada oruç tutardık, çocuklarımıza da
oruç tuttururduk (küçük çocuklara) ve
mescide giderdik, onlar için boyanmış yünden oyuncaklar yapardık(ve o
oyuncakları beraberimizde götürürdük). Çocuklardan biri eğer yemek için ağlarsa
bu oyuncakları ona verirdik, ta ki iftar vakti gelsin diye (böyle yapardık). Başka bir rivayette de:
‘’Bizden yemek istedikleri zaman
oyuncakları onlara verirdik ki, onların oruçları tamam oluncaya kadar
oyuncaklarla oynasınlar’’ ibaresi vardır.’’ (Buhari rivayet etmiştir. 4/163 Siyak da Buhari’nindir. Müslim de 3/152’de rivayet etmiştir. Fazlalıkla beraber diğer rivayet Müslim’e
aittir)
Bu iki hadis-i şerifte, eğer arkasından
nefsi eğiten, kültürel eğitimine yardım eden terbiyevî bir maslahat var
ise, resme cevaz verilmiş ve hoş
görülmüştür. Buna İslam’ın ve
Müslümanların resim de ki ve resim edinmedeki maslahatları da eklenir(dahil
edilir).
Derim ki: Şeyh el-Elbani
rahimehullah’ın yukarıda geçen son cümlesi tartışma götürür.
Zira kendisi,
suçluların, bulunması, kimlik, pasaport,
evlilik cüzdanı gibi zaruri halleri kastetmektedir. Nitekim bu hususa işaret
ettiği bu açıklamaların devamında anlaşılacaktır.
Günümüzde
karaktersiz, taklitçi güruh bu gibi ifadeleri şahsi maslahatlarına ‘’dinin ve Müslümanların maslahatları’’
adını vererek hevalarına alet etmekte, İslam’a davet için(!) fotoğraf resmi ve
video kayıtlarının kullanılabileceğini söyleyerek habis bir bidat
çıkarmaktadırlar.
Bunun dışındaki ise aslı üzere
bakidir, o da haram oluşudur. Şeyhlerin,
liderlerin, arkadaşların ve benzerlerinin resimleri ki, bunlarda hiçbir faide
yoktur. Bilakis bunlarda putlara tapan
kafirlere benzeme vardır. Allah en iyisini bilendir.
Bundan murâd, şirke götüren bütün
vesilelerin haram kılınışındaki İslam’ın hikmetini beyan etmeyi kasdetmemizdir.
Diğer taraftan da Şer’i ilimlere mensup bazılarının irtikab etmiş olduğu
hatanın büyüklüğüne dikkat çekmeyi murâd ettik.
Onlar kendi resimlerinin kitaplarda,
dergilerde, İslamî gazetelerde(ve internet sitelerinde) yayımlanmasına şiddetli
bir hırs göstermektedirler. Hatta iş öyle bir hadde ulaştı ki, resmin yeri,
kaldırılmasında, nasıl asılacağı konusunda toplantı, yürüyüş ve resme karşı
kıyamda, resmin taşınır halde geçiş merasimlerinde ona nasıl tazim edileceği
konularında emirler ve talimatlar çıkartılıyor. Bu durum, cahilleri ve
sefilleri bırak, ilim iddia edenlerin arasında meydana gelmektedir. La havle ve la kuvvete illa billah.
Hatta bazıları başarılı pozları çekmekte
mahir olan fotoğrafçıları tercih etmektedirler. Ve o fotoğrafçılar değerli
üstadın özel elbiseler giymesini isterler.
Tıpkı onların nasıl oturacaklarını (poz vereceklerini) ayarladıkları
gibi.